22 Temmuz 2014 Salı

Kancalarla Şekillenen Hayat

"İster karada, isterse de su altında olsun, ne zaman doğayla ve yaban hayatıyla karşı karşıya gelsem, çaresizliğe düşüyor ve gezegenimizde her şeyin mevcut olduğunu hissediyorum. Bu tarifsiz güzellik beni alçakgönüllü olmaya itiyor ve şaşkınlığa düşmekten asla kendimi alamıyorum. Ancak Batı toplumunda birçok insan bu deneyimleri yeterince tadamıyor ve çoğu, bu çok önemli merak duygusunu unutmuş durumda. Günlük hayatta göremediklerimizi korumamız gerektiğine dair herhangi bir duygu geliştirmiyoruz. Ben bunun çok tehlikeli bir gerçeklik olduğunu düşünüyorum."

1980 yılında Cenevre’de doğan Vincent Mock, hayatı boyunca doğal dünyaya hayranlık duyar ve yaptığı geniş çaplı seyahatlerle bu hayranlığı bir saplantıya dönüştürür. Amsterdam Üniversitesi'nde felsefe öğrenimini bitirdikten sonra, şehir yaşamını terk edip Afrika yaban hayatına yönelme zamanının geldiğine karar verir. Güney Afrika'da av hayvanlarını koruma kurslarına katılır ve doğal kaynakların yönetilmesi konusunda deneyim kazanır.

Ancak onu büyüleyen esas şey okyanustur. Mozambik ve Zanzibar'da Uzman Dalgıçlık deneyimi sırasında deniz yaşamının doğal güzelliği ve çeşitliliğinden ama aynı zamanda bu yabanıllık üzerinde insanoğlunun yarattığı ürkütücü ve yıkıcı etkiden çok etkilenir.

Vincent şimdi doğayı koruma tutkusunu sanat sevgisi ile bütünleştiriyor. İlk başlarda yaban hayatını çizgilerle ifade ederken son zamanlarda ilgisini yok olma tehlikesi altındaki okyanus türlerinin heykelini yapma çalışmalarına kaydırmış durumda. Kancalarla Şekillenen Hayat serisindeki paslanmaz çelik heykellerini, günümüzde ticari balık avcılığı endüstrisinde üretilmekte olan yüzlerce uzun ömürlü olta kancasını kullanarak oluşturuyor.

Olta kancaları hem insan uğraşısının hem de doğayla olan ilişkimizin bir sembolü olarak öne çıkıyor. Kancalar bize balık avlama fırsatı sunuyor ve geçmişte keşif gezilerimizde yiyecek kaynağına ulaşma konusunda faydalı olmuşlar.

Doğu Timor'da olta kancalarının 42.000 yıllık bir geçmişi olduğu keşfedildi. Deniz kabuklarının hünerli ellerle işlenmesi sonucu üretilmiş bu antik kancalar, doğal çevreyle denge içinde olduğumuz bir zamanı sembolize etmekte. Ancak günümüzde olta kancaları, insanoğlunun aynı çevre üzerindeki kasıtsız tahribatının bir sembolü. Sistematik bir kesinlikle her gün uluslararası sularda kontrolsüz bir şekilde milyonlarca uzun ömürlü olta kancası sallandırıyoruz. Okyanusları endişe verici bir şekilde boşaltıyoruz ve doğanın hassas dengesini bozuyoruz.

Bu heykelleriyle Vincent, insan türü olarak kimliğimiz ile bu gezegendeki yerimiz arasındaki ilişkiyi keşfediyor. Soyu tükenme tehlikesi altında giren türlerin sayısındaki artış, doğayla bağımızı koparmış ve doğal çevreye karşı olan sorumluluklarımızı terk etmiş olduğumuzu açığa çıkartıyor. Bu gaflet, söz konusu köpekbalıkları olduğunda epey aşikâr. 400 milyon yıldan fazla süredir köpekbalıkları, hayat karalar üzerinde serpilip gelişmeden önce bile sularda hüküm sürerek ve gelecek için seleksiyon sürecinde önemli bir rol üstlenerek, tepe avcılar olarak okyanuslardaki doğal dengenin sürdürülmesini sağlamış. Şimdiyse bu antik ve ikonik balıklar, yol olmanın eşiğinde.

Varlıklarının tehdit edilmesinde bir araç olarak kullanılan olta kancalarıyla bu avcıların organik şekillerini ustalıkla işleyen Vincent, bu sayede yaşadığımız dünyaya karşı bir farkındalık ve doğaya karşı sorumluluk duyguları uyandırmayı ümit ediyor.

Vincent günümüzde Amsterdam'da yaşıyor ve çalışmalarını burada sürdürüyor.


Çevirmen: Anıl Altın
Kaynak: ecology.com
Çevirmenin notları: 1) vincentmock.com
2) Yukarıdan aşağıya türler:
- Yeşil Deniz Kaplumbağası (Chelonia mydas)
- Esmer Köpekbalığı (Carcharhinus obscurus)
- Büyük Çekiç Başlı Köpekbalığı (Sphyrna mokarran)
- Beyaz Uçlu Köpekbalığı (Carcharhinus longimanus)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder