11 Mayıs 2015 Pazartesi

Sandalye, Masa ve Lamba Yetiştiren Adam

Gavin Munro sadece ağaç yetiştirmiyor, onun amacı mobilya yetiştirmek. Geleneksel yöntemlerle bir parça mobilya yapmak, eğer ağacın gelişme zamanını hesaba katarsanız, on yıllar sürebilmektedir. Ya ağaç gelişimini bu sürece dâhil edebilseniz? Ağacı istediğiniz şekilde büyüterek, hızarlar ve diğer ağaç kesme ekipmanı için gerekli olan yakıt harcamasından kaçınabilir ve mobilya yapmak için ihtiyaç duyulan aletleri düşünmek zorunda kalmazsınız. İşte mobilya tasarımcısı Gavin Munro’nun aklında olan şey de tam olarak bu.

Süreç basit. Fidanları dikin ve sulayın. Ağaçlar büyüdükçe, onları uygun şekilde yetiştirin ve aşılayın. Yetiştiklerinde ise onları kurutun ve tasarımcı dokunuşlarıyla biçimlendirin.

İngiltere Derbyshire’da yaşayan Munro, kendi tasarladığı plastik kalıpları kullanarak, mobilya yapmanın daha basit ve sürdürülebilir bir yolunu buldu. Munro’ya göre bu basit sanatsal biçim, sadece şaşırtıcı güzellikte mobilyaların yaratılmasını sağlamıyor, ayrıca gündüzleri oksijen üretilmesini ve karbondioksit emilimini de sağlıyor.

Süreç basit görünse de Munro, yıllardır bu fikir üzerinde düşünüyordu. Çocukken, belirgin biçimde sandalye görünümüne sahip bir bonsai ağaç sahibiydi; bu imge, 25 yıl boyunca aklında yer etmiş. Ağaç mobilya yetiştirmek ayrıca Munro için kişisel ifade biçimi. Çocukken, omurgasını güçlendirmek için destekleyici aparat taktığında, sandalyelerinden biri gibi “kalıplanmış” durumda kalmış. Munro: “Sabretmeyi öğrendiğim süreç buydu. Uzun süreler hareketsiz kaldım ve olup biteni gözlemlemek ve düşünmek için bolca zamanım vardı. Bu projeyi yapmaya başlayalı bir iki sene olmuştu ki bir arkadaşım, benzer bir zaman ölçeğinde neyin ne şekilde biçimlendirileceğini ve aşılanacağını tam olarak bilmem gerektiği konusunda beni uyardı.”

Sanat okuluna kaydolduktan ve mobilya tasarımı alanında derece elde ettikten sonra Munro, dalgaların kıyılara taşıdığı ağaç parçalarından mobilya yapma uğraşına girdi. Ağaçların güzel biçimlerde yetiştirilebileceğini anladığı süreç de bu oldu.

Üretim, 10 dönüm arazi üzerine 3.000 ağacın dikimiyle 2011 yılının ilk aylarında başladı ve şu anda süreç, daha fazla çalışan ve tasarım barındırıyor. İlk sandalyeler, parça başına yaklaşık 3.700 $’lık fiyatlarla 2017 yılında satışa hazır olacak. 2016 ilkbaharında ise asma lambalar ve aynalar satışa sunulacak. Yüksek fiyatların nedeni, benzersiz üretim yöntemi ve her bir parçanın estetik özellikleri. Unutmayın ki her elli sandalye için, ilgilenilmesi gereken 1.000 dal ve budanması gereken 10.000 sürgün bulunuyor.


Çevirmen: Anıl Altın
Kaynak: inhabitat.com

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Ahtapot Akvaryumu (Başlangıç Rehberi)


Akvaryumda bir ahtapot bakmak kolay değildir ama imkânsız da değildir. Ancak bu, ahtapot için en iyi şartları sağlamak üzere, sadece kendisini zaman ve çaba ve aynı zamanda çokça para harcamaya adayacak kişilerin uğraşması gereken bir projedir. Geçmiş akvaryum deneyimlerinin olması her zaman önerilen bir durumdur. Ahtapot bir deniz canlısı olduğundan, tuzlu su akvaryumu konusunda deneyim sahibi kişiler tarafından bakılması daha kolay olacaktır.

Ayrıca ahtapotun yaşam süresinin kısa olduğu unutulmamalıdır. Doğada erkek ahtapotlar üreme sonrasında ölürken, dişiler yumurtalar çatlayıncaya kadar onların bakımını üstlenmek üzere hayatta kalır. Akvaryumda ahtapotun üremesini önleseniz bile, bir iki yıldan fazla nadiren hayatta kalacaktır. Ahtapot beslemek henüz hobide yeni olduğundan ve pek yaygın olmadığından, hiçbir şeyden emin olamayacağımızı da belirtmemiz gerekmektedir. Belki okyanuslarda, akvaryum ortamında uzun süre sağlıklı şekilde bakabileceğimiz ahtapot türleri yaşıyor olabilir.

Akvaryumcularda bulunmadığından, uygun bir ahtapot edinmek zor bir şey olabilir. Ayrıca uygun türün seçilmesi de önemlidir. Ahtapotlar akvaristler tarafından nadiren bakıldıklarından, hangisinin en uygun tür oluğuna dair tavsiyeler edinmek de zordur. Önemli bir faktör, tabii ki ahtapotun büyüklüğüdür; ona rahat edebileceği bir ortam sunmanız gereklidir. Akvaryumda hem içerisinde saklanabileceği kovukların hem de açık yüzme alanlarının bulunmasını ister. Eğer geceleri aktif olan bir tür isterseniz, birkaç akvarist tarafından başarılı şekilde bakılmış olan Kırmızı Ahtapot (Octopus bocki) bir seçenek olabilir. Gececil türlerin, saklandıkları yerden sadece ortam tamamen karanlık olduğunda çıkacağı unutulmamalıdır. Geceleri aktif olduklarından, renk değiştirmeyeceklerdir. Daha az gececil bir tür isterseniz, Octopus vulgaris uygun bir tür olabilir. Ahtapot seçimiyle ilgili bir sorun, uzmanların bile farklı ahtapot türlerini ayırt etmede sıkıntı yaşayabilmeleridir.

Ahtapotun gereksinimleri, doğal olarak türden türe göre değişiklik gösterecektir ve ahtapotunuza uygun şartları sunmanızın en iyi yolu, o türün yaşadığı doğal çevreyle ilgili bilgi edinmektir. Genel olarak pH seviyesinin 8,0 civarında olması idealdir. Amonyak ve nitrit seviyeleri sıfırda tutulmalı, nitrat ise 5 ppm.yi aşmamalıdır. Nitratın da sıfıra yakın olması daha iyi olur. Fosfat seviyesi 0,1’in altında ve KH da 12 civarında olmalıdır. Tuzluluk içinse 1,025 civarı uygundur.

Su kimyasını sabit tutmaya çalışmak çok daha kolay olacağından, büyük bir akvaryum önerilir. Ahtapotun akvaryumdan kaçmak için güçlü kollarını kullanabileceği unutulmamalıdır, dolayısıyla akvaryum kapağı ahtapot açısından güvenli olmalıdır. Kemikleri olmasa da, küçük bir ahtapot bile oldukça güçlüdür. Esnek vücudu da akvaryumdaki en küçük aralıklardan geçebilmesini olanaklı kılar. Bir ahtapotun akvaryumda yalnız bakılması idealdir çünkü kendisinden küçük her şeyi yiyebilir ve kendisinden büyük canlılar karşısında korkabilir ve strese girebilir.

Ahtapotun daha az stresli olması ve doğal davranışlarını sergileyebilmesi için akvaryumda muhakkak saklanma yerleri olmalıdır. Kovuklar ve saklanma yerleri oluşturmak için delikli kayalar kullanılabilir. Gündüz için floresan aydınlatma uygundur ve gece boyunca kırmızı LED lambalar açık kalabilir. Eğer zeminde canlı aragonit kullanmak isterseniz, aragoniti ahtapotu eklemeden önce koymalı ve uygun yapıya ulaşmasını beklemelisiniz.

Uygun akvaryum döngüsünün oluşmasından önce ahtapotu akvaryuma eklememelisiniz ve tüm ekipmanların çalıştığından emin olmalısınız. Etkili filtrasyon çok önemlidir. Protein skimmer, nitrat reaktörü ve biyolojik filtrasyon, ahtapota başarılı şekilde bakma şansınızı artıracaktır. Ahtapot bakımını kolaylaştıracak bir başka aygıt da UV sterilizatörüdür.

Ahtapotu akvaryuma eklerken, diğer sucul canlılarda olduğu üzere onu da uygun şekilde alıştırma sürecine tabi tutmanız gerekecektir. Birçok ahtapot türünü kabuklu deniz canlılarıyla besleyebilirsiniz. Doğada ahtapotlar çok oburdur ama akvaryumda bakılmaları onları strese sokabilir ve akvaryumda kovuklar, stressiz bir ortam ve yüksek su kalitesi yoksa, açlıktan ölmeleri söz konusu olabilir. Ahtapotunuz akvaryumda kendisini daha güvende ve rahat hissettikçe, iştahı artacaktır. Günde iki ila dört defa yemleme yapmak uygundur. Ahtapotunuz yemleme zamanını öğrendikçe, sizden daha az korkmaya da başlayacaktır. Daha fazla yedikçe de daha fazla atık üretecektir. Su kalitesini dikkatlice takip edin ve gerekirse su değişimlerini artırın. Her gün veya iki günde bir %25’lik su değişimi yapmak, çözünür atıkların düşük seviyelerde kalmasını sağlayacaktır. Akvaryumdaki filtrelerin, protein skimmer’ın ve benzer diğer ekipmanların temizliğini de sık sık yapmalısınız.

Su kimyasını dikkatli bir şekilde kontrol etmek ve düşük su kalitesinin önüne geçmek için acil müdahalelerde bulunmak önemlidir. Sıcaklık ve oksijen seviyeleri sabit kalmalıdır. Havalandırma ve akıntı, yüksek olmalıdır; oksijen yetersizliği, ahtapotun ölümüne yol açabilir. Sıcaklık daima 25°C civarında olmalıdır; bu da soğuk mevsimde bir ısıtıcı ve sıcak mevsimde bir soğutucu kullanacağınız anlamına gelir. Bu elbette ki yaşadığınız yörenin iklimine ve dahası, akvaryumun bulunduğu odanın sıcaklığına bağlı olacaktır.

Ahtapot, zeki ve meraklı bir canlı olmasıyla bilinir ve akvaryumda canının sıkılması, çok fazla strese yol açacağından zararlı olabilir. Ahtapotunuz yeni yuvasına alışarak büyürken, ona araştırması için yeni şeyler sunmaya başlayabilirsiniz. Bunlar, keskin kenarları olmadıkça veya bir şekilde ahtapota zarar verme ihtimalleri bulunmadıkça, herhangi bir şey olabilir. Ayrıca bu materyal, normal bir akvaryuma konulabilecek ve zehirli madde salınımı yapmayacak bir şey olmalıdır. Eğer ahtapotun keşfetmesi için akvaryuma plastik borular veya plastik oyuncaklar koymak isterseniz, bunların deniz suyu açısından güvenli olmasına dikkat etmelisiniz.

Ahtapot, çok keskin gözleri dâhil olmak üzere, yüksek duyularla donatılmıştır. Ayrıca nesnelere dokunmaktan hoşlanır ve iyi bir koku alma duyusu vardır. Ahtapotun işitip işitmediğini belirlemek hâlâ imkânsızdır ve az veya çok sağır olduğuna inanılmaktadır. Bundan emin olabilmemiz için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Sekiz bacağına yayılan çok gelişmiş bir sinir sistemine sahiptir. Beyni daire şeklindedir ve midesinin etrafındadır. Ahtapotla ilgili diğer bir ilgi çekici özellik, tüm uzun kollarına yeterli kanın pompalanması için üç kalbinin olduğudur. Kanı kırmızı değil, mavi renktedir. Birçok ahtapot türü, çok hızlı bir şekilde görünümlerini (vücut şekli, renk ve desen) değiştirebilir. Eğer ahtapotu korkutursanız, kendisini saklamak için akvaryumu mürekkep ile doldurabilir.


Çevirmen: Anıl Altın
Kaynak: aquaticcommunity.com